Filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
8.05.2014
..: Prisoners (2013) :..
Gerçeğe ulaşmak için ne kadar ileri gidersiniz? Yaşantınızdan, inançlarınızdan, karakterinizden ödün verir misiniz? Peki ya işin ucunda çocuğunuzu kurtarmak varsa? En değerli varlığınızı korumak, başına kötü bir şey gelmesini engellemek için ne kadar ileri gidersiniz? Prisoners, seyirciye, gerçeğe ulaşmak için işte bu çarpıcı soruları en yalın hâliyle sorarken, film boyunca sunduğu gerilimle de izleyicide uyandırdığı merak hissini filmin sonuna kadar zirvede tutmayı başarıyor.
29.01.2013
..: The Perks of Being a Wallflower (2012) :..
We can be heroes, just for one day…
Stephen Chbosky’nin aynı adlı romanından uyarlanan, senarist ve yönetmen koltuğunda ise yine kitabın yazarı Chbosky’nin oturduğu The Perks of Being a Wallflower, sosyal sorunları olan ve arkadaş edinmekte güçlük çeken, içine kapanık bir gencin lise yıllarına odaklanan bir nevi büyüme öyküsü. Başrollerinde Percy Jackson’dan tanıdığımız Logan Lerman, Harry Potter’ın unutulmaz karakteri Hermione’i canlandırmış olan Emma Watson ve We Need To Talk About Kevin ile oldukça dikkat çeken Ezra Miller’ın yer aldığı The Perks of Being a Wallflower, bana zamanında Donnie Darko’nun hissettirmiş olduğu ergenlik dönemi gerçekliğini yeniden hissettirmeyi başaran, senenin en dikkat çekici filmlerinden biri.
..: Incendies (2010) :..
9.11.2012
..: Ruby Sparks (2012) :..
Senin hakkında yazmadım. Seni yazdım.
Michael Arndt’a 2006 yılında En İyi Orijinal Senaryo Oscar’ını kazandıran Gün Işığım / Little Miss Sunshine ile harikalar yaratan yönetmen çift Jonathan Dayton ve Valerie Faris’in yeniden bir film çekmesini eminim pek çok kişi sabırsızlıkla bekliyordu. 90’lı yıllarda çektikleri video kliplerle de hatırlanan bu ikiliden tam altı senedir ses seda çıkmıyordu. Artık bu bekleyiş son buldu ve başarılı yönetmenler, senaryosunu Zoe Kazan’ın yazdığı ve aynı zamanda filmin başrollerini Paul Dano, Annette Bening, Antonio Banderas, Steve Coogan ve Elliott Gould ile paylaştığı Ruby Sparks ile izleyicisiyle tekrar buluştu. Hem de ne buluşma! Öyle ki film izleyicilerine “Hayal edebileceğiniz her şey gerçektir.” sözünün canlı bir kanıtını sunuyor ve bir yazarın hayalinde yarattığı bir karaktere can vererek “İdeal sevgili nasıl olmalı?” sorusuna hem duygusal hem de mizahi yönden yaklaşarak ortaya oldukça keyifli bir seyir çıkarıyor.
7.10.2012
..: Bright Star (2009) :..
“Şiir sadece şiirsellikten ibaret değildir, o var olmuş en şiirsellik dışı şeydir.”
The Piano ile En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü’nü alan, aynı zamanda Altın Palmiye sahibi tek kadın yönetmen olan, 1954 Wellington, Yeni Zelanda doğumlu yönetmen Jane Champion’un senaryosunu yazıp yönettiği Bright Star, 1821 yılında 25 yaşında Roma’da veremden hayatını kaybeden ve bu kısa hayatına 3 şiir kitabı sığdırmayı başarmış en önemli romantik İngiliz şairlerden biri olan John Keats’in Bright Star / Parlak yıldız adlı şiirinin varoluş hikayesini, moda öğrencisi Fanny Brawne ile yaşadığı şiirsel aşkın paralelinde beyazperdeye taşıyor. Başrollerde Perfume: The Story of a Murderer’dan tanıdığımız İngiliz aktör Ben Whishaw ve Avustralya’lı aktris Abbie Cornish yer alıyor.
18.06.2012
..: Beginners (2010) :..
You make me laugh, but it’s not funny.
4.06.2012
..: Le gamin au vélo / The Kid With a Bike (2011) :..
Ülkemizde 2011 Filmekimi kapsamında gösterilen ve yine 2011’de, Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın Bir zamanlar Anadolu’da filmi ile Büyük Ödülü paylaşan Le gamin au vélo / The Kid With A Bike, son dönemde çektikleri her filmle Cannes’dan ödüllerle dönen Belçika doğumlu yönetmen kardeşler Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne’in son filmi.
18.03.2012
..: Harold and Maude (1971) :..
Eminim şu zamana kadar pek çok aşk filmi izlemiş, sinema perdesinde pek çok farklı çiftin yaşadıklarına tanık olmuşsunuzdur. İşte gördüğünüz tüm bu çiftleri unutun; çünkü bu filmle birlikte karşınıza, aklınıza hayalinize gelmeyecek bir çift çıkacak ve hayatınızı tam anlamıyla allak bullak edecek.
26.02.2012
..: Take Shelter (2011) :..
Take Shelter! Take Shelter! Take Shelter!
2007 yılında yazıp yönettiği ilk filmi Shotgun Stories ile tanıdığımız, 1978 Arkansas doğumlu senarist ve yönetmen Jeff Nichols’un son filmi Take Shelter, görüntü yönetmenliğini yine Shotgun Stories’den tanıdığımız Adam Stone’un yaptığı ve 5 milyon dolar bütçeyle çekilen bağımsız bir film. İlk gösterimi 2011 Sundance Film Festivali’nde yapılan Take Shelter, aynı yıl Cannes Film Festivali’nde “Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü” ve “SACD Ödülü”nü de kazanan pek çok övgü kazanmış bir yapım. Filmin başrollerinde yönetmenin vazgeçilmezi Michael Shannon ile son zamanlarda adından sıkça söz ettiren ve birbiri ardına başarılı projelerde yer alarak adeta bir yıldız gibi parlayan Jessica Chastain yer alıyor.
20.01.2012
..: We Need To Talk About Kevin (2011) :..
Bir insan kötü olarak doğabilir mi? Yoksa insanın iyi ya da kötü olması onu yetiştiren ailesine, yaşadığı çevreye, gördükleri geçirdiklerine bağlı olarak mı şekillenir?
Lionel Shriver’ın 2003 tarihli ödüllü romanından Lynne Ramsay ve Rory Kinnear tarafından uyarlanan, başrollerini Tilda Swinton, John C. Reilly ve Ezra Miller’ın paylaştığı “We Need To Talk About Kevin” bu soruyu bizlere çok çarpıcı bir biçimde soruyor. İlk olarak 2011 Cannes Film Festivali’nde görücüye çıkan filmin yönetmen koltuğunda aynı zamanda filmin senaryosunu da yazan, anavatanı olan Birleşik Krallık’ta “Morvern Callar” ve “Ratcatcher” adında iki film çeken ve “Gasman” adındaki kısa filmiyle tanınan Lynne Ramsay oturuyor.
15.01.2012
..: Lars and the Real Girl (2007) :..
Yönetmenliğini Craig Gillespie’nin yaptığı, senaryosunu Six Feet Under’dan da tanıdığımız Nancy Oliver’ın yazdığı ve başrollerinde Ryan Gosling, Emily Mortimer, Paul Schneider, Patricia Clarkson ve Kelli Garner’ın oynadığı Lars and the Real Girl, en iyi orijinal senaryo dalında Oscar adaylığı bulunan 2007 yapımı bir bağımsız film.
14.01.2012
..: La piel que Habito / The Skin I Live In (2011) :..
All About My Mother (1999), Talk To Her (2002), Volver (2006) gibi filmleri ile yakından tanıdığımız ödüllü İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar, 2009’da çektiği Broken Embraces’den sonra karşımıza bu sefer Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet’in 2005’te yazdığı “Tarantula” eserinden uyarladığı ve senaryosunu da kendisinin yazdığı La piel que Habito / The Skin I Live In ile karşımıza çıkıyor.
23.12.2011
..: Never Let Me Go (2010) :..

Beni Asla Bırakma!
Kazuo Ishiguro’nun aynı adlı romanından uyarlanan Never Let Me Go “Bizi insan yapan nedir?” sorusunu odak noktasına alan bir İngiliz yapımı. Sunshine, The Beach ve 28 Days Later filmlerinden tanıdığımız Alex Garland tarafından senaryoya uyarlanan bu distopik filmin başrollerinde Carey Mulligan, Keira Knightley ve Andrew Garfield’ın yer alırken, filmin yönetmen koltuğunda ise 2002 yapımı One Hour Photo adlı uzun metrajlı filmi dışında daha çok video klipler çekmiş bir isim olan Mark Romanek oturuyor.
18.11.2011
..: Drive (2011) :..

A Real Hero
70 ve 80’li yılların alt tür filmlerine büyük bir ilgisi olan Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn, ilk önce Pusher (1996) ile dikkatimizi çekmişti.
2003 yılında Fear X’de bir polisin var oluşunu hayaller ve gizemlerle süsledikten sonra, 2008 yılında, İngiltere’de 80’li yıllarda şiddet dolu davranışlarından ötürü en popüler mahkumlardan biri olan Michael Peterson’ın gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan Bronson filmiyle karşımıza çıktı. 2009 yılına geldiğimizde ise Valhalla Rising ile, MS. 1000 yılında geçen sessiz ve asap bozucu bir şövalye hikayesini eşsiz görüntüler ve ambiyans eşliğinde bizlere sundu. Başarılı yönetmen son olarak karşımıza Drive ile çıktı ve Robert De Niro’nun başkanlığını yaptığı 2011 Cannes Film Festivalin’nde, En İyi Yönetmen Altın Palmiyesini aldı.
19.10.2011
..: Stand By Me (1986) :..
Çocukluğu, Stephen King kitapları okuyarak geçmiş kişiler için korku kavramı bambaşka bir boyuttadır. King’in yarattığı karakterler, okuyucuyu korkutmakla kalmaz, aynı zamanda ince detaylarla süslenmiş yaşamları sayesinde her birine saygı duymamıza da neden olur. Ama King, sadece korku hikayeleri yazmakla kalmamış, bunun yanında pek çoğu filme uyarlanmış, içinde korku unsuru barındırmayan hikayeleri de okuyucularına armağan etmiştir. Stand By Me de King’in The Body adlı kısa hikayesine dayanır. Aynı zamanda ufak da olsa King’in kendi çocukluğundaki bazı olaylara da dayanan Stand By Me, King’in korku olmayan uyarlamaları arasında belki de en tatmin edicisidir. Hatta öyle ki, Stephen King zamanında yönetmen Rob Reiner’a, tüm filmler içerisinde en sadık uyarlamanın bu olduğunu bile söylemiştir.
14.08.2011
..: Flashbacks Of A Fool (2008) :..
“At kuyruğunu salla kız, beni geçmişe götürüyor...”
Bazı filmler, öyle sıra dışı bir hikayeye ya da heyecan dolu aksiyon sahnelerine sahip değildir. Hatta öylesine durağan bir şekilde ilerler ki, bir noktadan sonra bu yavaş tempodan sıkılıp filmi izlemekten vazgeçebilirsiniz. Ama biraz daha sabredip, gereken şansı tanıdığınızda, film sizi öyle etkiler, öyle içine çeker ki, ön yargılarınız yüzünden pişman olur, filme daha çok bağlanırsınız. Hele bir de işin içine can alıcı sahnelere eşlik eden eşsiz şarkılar da girerse, filmi bir solukta izler ve yüzünüzde küçük bir tebessümle koltuğunuzdan kalkarsınız.
1.08.2011
..: Repulsion (1965) :..

Polanski'nin Apartman Üçlemesinin İlk Filmi
Roman Polanski, ilk tanınan filmi "Knife in The Water"ı çektiğinde yıl 1962 idi. Bu filmdeki senaryo üzerinde de kendisi çalışmıştı. Daha sonraki filmini çekmek için İngiltere'ye giden yönetmenin burada çekeceği film, Repulsion - Tiksinti olacaktı. Yönetmenin apartman üçlemesinin ilk ayağını oluşturan ve 1965 yılında siyah beyaz olarak çekilen Repulsion, türünün en başarılı filmleri arasında görülmesinin yanı sıra, Catherine Deneuve'un o eşsiz oyunculuğu ile de hafızalara kazınmıştır. Repulsion'ın üçlemede yer alan diğer iki filmden farkı ise, senaryosunun uyarlama olmamasıdır. Afişinde "Bir bakirenin rüyalarının korkunç dünyası, beyaz perdenin korkunç gerçeğine dönüşüyor." yazar. Oysa ki filme ismini veren tiksinme, izledikçe tanık olacağımız Carole'un erkeklerle cinsel ilişkiye karşı hissettiği tiksinme duygusunu baz alır. Öyle ki Carole, kendisinde cinsel dürtüler uyandıran bu iki erkeği cezasız bırakmayacak, filmin isminin de hakkını verecektir.
1.06.2011
..: Kokuhaku / Confessions (2010) :..

İntikam, en sevdiğimiz türdeki hikayelerin merkezinde olan bir unsurdur. Bazen üzüntüler sonucu ortaya çıkan tepkiler, insanların psikopatca şeyler yapmasına, hatta daha da ileri gitmesine sebep olur. Tetsuya Nakashima'nın "Kokuhaku / Confessions" adlı filmi hiç kuşkusuz bir intikam filmi, ancak yapısı ve hikayenin işlenişi bildiğimiz intikam filmlerinden çok daha farklı. Nakashima filminde bilindik intikam temalarının yanında, olaylara farklı perspektiflerden de bakmayı seçmiş ve insanın büyük bir trajedi karşısında göstereceği tepkiyi izleyiciye sunmada daha farklı bir yol izlemiş.
31.05.2011
..: Los ojos de Julia / Julia's Eyes (2010) :..

Duyularınızın birinden vazgeçmenizi isteseler hangisinden vazgeçerdiniz? Duymak? Dokunmak? Tat almak? Bunlardan herhangi birini yitirmek her ne kadar zor olsa da sanırım en ürkütücü olanı görme yeteneğinizi kaybetmek olacaktır. Dünyanızın bir anda kararması hissi o kadar tedirgin edicidir ki, ekstra etkenler olaya dahil olmasa bile başlı başına bir korku kaynağıdır.
2.02.2010
..: One Flew Over the Cuckoo's Nest / Guguk Kuşu (1975) :..

If he's crazy, what does that make you?
Bazı filmleri izlerken değil de, izledikten uzun bir süre sonra daha iyi anlarsınız. Her şeyi yerli yerine oturtabilmeniz için, biraz zaman geçmesi gereklidir. Film boyunca tanık olduklarınız sizi öyle etkiler ki, bir anda ne hissedeceğinize karar veremezsiniz. One Flew Over The Cuckoo's Nest / Guguk Kuşu, tam da öyle bir film işte. Jack Nicholson ile birlikte adım attığınız o tımarhaneden, aslında Dünyanın kendisinin kocaman bir tımarhane olduğunun farkına vararak ayrılabiliyorsanız, filmde anlatılanları da anlamışsınız demektir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)