14.07.2011

..: Gerçek Bir Hikayeden Uyarlanan 20 Korku Filmi :..

Psycho (1960)


Filmin Hikayesi: Marion Crane (Janet Leigh), Arizona'da bir emlak ofisinde çalışmaktadır. Sevgilisi Sam (John Gavin) ile evlenmek istemektedir ancak çiftin çok az parası vardır.Bir cuma günü, patronu Marion'a bankaya para yatırması için 40 bin dolar verir. Marion, bu parayla Sam'le hayal ettikleri hayatı kurabileceklerine karar verir ve parayı çalarak Sam'le buluşmaya gider. Yolda Bates Motel'de konaklamak zorunda kalır. Moteli işleten Norman Bates (Anthony Perkins), annesiyle saplantısı olan genç bir adamdır. Beraber akşam yemeği yerler ve Marion odasına çekilir ve yatmadan önce duş almaya karar verir. Sinema tarihinde adından ünlü "duş sahnesiyle" söz ettiren, türünün en önemli örneklerinden Sapık, Alfred Hitchcock'un başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Gerçek Hikaye: Norman Bates karakteri, 1957 yılında cinayetten ve sayısız mezar hırsızlığından tutuklanan Wisconsin'li Ed Gein'den esinlenilerek oluşturulmuş bir karakterdir. Ed Gein'in mezar hırsızlığı yapmasının nedeni 1945 yılında vefat eden annesinden sonra yalnızlığa sürüklenmesi ve bu yalnızlık duygusunun onu deliliğe itmesidir. Merhum annesini tekrar diriltebilmek için, anatomi bilimini incelemeye başlar ve mezarlıklardan çaldığı cesetler üzerinde öğrendiklerini uygulamaya koyulur. Kendisini özellikle büyüleyen, kadın vücududur.
Annesini diriltmeyi başaramadığını anlayınca, annesinin yaşında bir kadının cesedinin derisini yüzmeye karar verir ve arada sırada bu deriyi (annesinin eski elbiseleriyle birlikte) elbise niyetine giyer. Hayatı boyunca cinsel ilişkide bulunmamış olan Gein, kadınlara karşı hissetiği karmaşık duyguları pek anlayamaz ve bir kadın olma isteği geliştirir. İlk başlarda kendi kendini hadım etmeyi düşünen Gein, bir kadın derisinin kendisini yeterince kadınsı gösterdiğine inanarak, bu düşüncesinden vazgeçer. Kadın vücutlarına duyduğu isteği gitgide daha da büyüyen Gein, bir süre sonra sadece mezarlardan ceset çıkarmakla kalmaz, 1954 yılından itibaren bir cinayet işlemeye karar verir ve kurbanını annesinin öldüğü yaştan seçer.
Deri işlemesinde gün geçtikçe daha da hamaratlaşan Gein, bir süre sonra meme uçlarından kemer, kafatasından bardak ve diğer süs eşyaları yapmaya koyulur.
İlk cinayetinden sonra kasabanın şerifi Ed Gein’in izini bulur ve tutuklar. Evde arama yapan polis, birçok kadavra, insan dudaklarından yapılmış kolyeler ve diğer garip nesnelerle karşılaşır.Gein’in birden çok daha fazla cinayet işlemiş olması gerektiğini düşünür, ama daha sonra yapılan incelemelerle bu ceset parçalarının yakındaki mezarlıktan çıkarılan yaşlı kadın cesetlerinden kesildiği anlaşılır. Gein, ölü sevicilik ve yamyamlık gibi suçlamaları şiddetle inkar eder: kendisine göre cinayetleri sadece evini süslemek için işlemiştir.
Doktorlar Gein'e kronik şizofreni tanısı koymuşlardır. Ayrıca yaptıklarından yola çıkarak, onun, gizli eşcinsel olabileceği de düşünülmüştür.
Deli raporu sayesinde hapse konulmayan Gein, geri kalan hayatını ıslahevlerinde geçirir ve 1984 yılında 77 yaşında uzun zamandır çektiği kanser hastalığı sonucu yaşamını yitirir.

The Exorcist (1973)


Filmin Hikayesi: Merrin, Irak'ta kazılar yapmakta olan bir rahiptir. Orada Şeytan Pazuzu ile ilgili bir şeyler bulur. Bir tarafta ABD'de ise ünlü bir sinema oyunucusun kızı Regen MacNeil psikolojik rahatsızlıklar gösteremeye başlamıştır. Peder Damian ise annesinin rahatsızlığı ile birlikte inancını sorgulamaktadır. MacNeil'in rahatsızlığı artarken doktorlar bunun tıptaki karşılığını bulamazlar ve bir efsane olan şeytan çıkarmayı anne Chris McNeill'e önerirler. Anne ise Peder Damian'dan yardım diler.

Gerçek Hikaye: The Exorcist romanının ve aynı zamanda filmin senaryosunun yazarı olan William Peter Blatty, Georgetown Üniversitesindeyken, 1949 yılında Maryland, Mount Rainier'da 13 yaşında bir erkek çocuğunun yaşadığı Şeytan Çıkarma ile ilgili okuduğu makaleden etkilenmiştir. Hikaye yıllar yılı belki de aileyi koruma amacıyla çarpıtılmıştır. Bununla birlikte çocuğun gerçek evi Cottage City, Maryland'de, şeytan çıkarma ise St. Louis'dedir.

The Texas Chainsaw Massacre (1974)


Film şu sözlerle başlar;

İzlemek üzere olduğunuz film beş gencin ama özellikle Sally Hardesty ve sakat Franklin'in başına gelen bir trajedirir. Onların genç olmaları çok daha trajik bir olaydır. Ama çok çok daha uzun hayatlar yaşamış olsalardı bile o gün gördükleri dehşeti ve çılgınlığı ne beklerlerdi ne de bunu isterlerdi. Sakin bir yaz öğleden sonrası onlar için bir kâbusa dönüşür. O günün olayları Amerikan tarihinde en tuhaf suçlardan birinin keşfine neden oldu. Teksas Elektirikli Testere Katliamı.

Filmin Hikayesi: Film , birkaç gün tatil yapmak için Texas yollarında seyahat eden bir grup genci konu alıyor. Sally (Marilyn Burns), Jerry (Allen Danziger), Franklin (Paul A. Partain), Kirk (William Vail) ve Pam (Teri McMinn) isimli gençler yolda karşılarına çıkan bir otostopçuyu (Edwin Neal) araçlarına almaya karar verirler. Normal olmadığı her halinden anlaşılan otostopçu, çok geçmeden garip yapısını belli eder ve çakısını çıkarıp kendi elini keser. Ardından Franklin’i de bıçaklayan otostopçudan korkan gençler, kısa süre sonra onu araçtan atarlar.
Bir süre sonra kalacakları eve ulaşan beş genç, tatillerinin geri kalan kısmının güzel geçeceğini düşlemektedirler. Başlarına geleceklerden habersiz gençler, aslında Leatherface’in (Gunnar Hansen) tam avucunun içine düşmüşlerdir...

Gerçek Hikaye: Tobe Hooper'ın Kim Henkel ile birlikte yazıp yönettiği Texas Chainsaw Masssacre, yine Wisconsin'li seri katil Ed Gein'in hikayesinden esinlenilerek ortaya çıkmıştır.

Jaws (1975)

Filmin Hikayesi: Amity adası denizden gelen bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Denizin keyfini çıkarmakta olan insanlara birşey saldırmakta ve vahşice öldürmektedir. Bu durum büyük geliri turizmden olan ada halkını etkiler. Dev bir beyaz köpekbalığı olduğu anlaşılan tehlikeyi uzak tutmak için gösterdikleri bütün çabalar faydasız kalınca Şerif Brody, yakın dostları Hooper ve Quint’i de alarak köpekbalığı ile savaşa girer.

Steven Spielberg tarafından yönetilen film, 1976 yılında en iyi müzik, kurgu ve ses dallarında Oscar almış, en iyi film dalında da adaylıkla yetinmişti.

Gerçek Hikaye: Senarist ve yazar Peter Benchley 1916 yılında New Jersey sahilinde meydana gelen köpek balığı saldırılarından esinlenmiştir. O yılın Temmuz ayı boyunca yaklaşık 12 günlük bir süreçte, 5 kişi saldırıya uğramış ve 4 kişi hayatını kaybetmiş. Yaklaşık üç buçuk metre boyundaki beyaz köpek balığı 14 Temmuzda öldürülmüş ve midesinde insan kalıntılarına rastlanmış. Bugün bile hâlâ bunun bir köpek balığı saldırısı olup olmadığı tartışılırken, bazı bilim adamları bunun muhtemelen boğa köpek balığı olduğunu söylüyor. Zaten o günden sonra da herhangi bir saldırı izine de rastlanmamış.

Audrey Rose (1977)


Filmin Hikayesi: Templeton ailesinin düzenli yaşamları, anne baba Janice ve Bill’in, 11 yaşındaki kızları Ivy’i bir adamın sürekli olarak takip ettiğini farketmeleriyle altüst olur. Doğum günü yaklaşmakta olan Ivy ise kabuslar görmekte ve her gece kriz nöbetleri geçirmektedir. Bill polise başvurur fakat bir sonuç alamaz. Audrey Rose ise, bir trafik kazası sonucu arabanın içinden çıkamayıp annesiyle beraber yanarak feci şekilde can veren küçük bir kızdır. Yıllar sonra bir falcı, babası Elliot’a Audrey Rose’un hala hayatta olduğunu söyler. Ivy’i takip eden adam Elliot’tur ve ölen kızı Audrey’nin ruhunun reenkarnasyon geçirerek Ivy’nin bedeninde yaşadığına inanmaktadır.

Gerçek Hikaye: Frank De Felitta'yı bu romanı, daha sonra da filmin senaryosunu yazmaya iten olay, 6 yaşındaki oğlu Raymond'un daha önce hiç piyano dersi almadığı halde birdenbire mükemmel bir şekilde piyano çalmasıymış. De Felitta Los Angeles'da daha sonra bu konuyu araştırınca, Raymond'un bu yeteneğinin vücut bulma olduğunu öğrenir. Bunun anlamı, çocuğun daha önceden pek çok hayat yaşadığıdır. Bu olaydan sonra da yazar reenkarnasyona inanmaya başlar.

The Hills Have Eyes (1977)


Filmin Hikayesi: California’ya seyahat eden tatilciler çölde yolunu şaşırır. Yanlışlıkla kamuya kapalı bir test sahasına giren talihsizlerin arabası bozulduğunda ilkel ve yamyamsı bir grubun saldırısına maruz kalırlar.

Gerçek Hikaye: Film, 15. ve 16. yy'larda efsane olan, 40'a yakın kişiyi öldüren ve 1000'e yakın kişiyi yiyen, yakalanana kadar da 25 yıl boyunca mağaralarda yaşayan İskoç Alexander "Sawney" Bean'in hayatından esinlenerek yapılmıştır. Hayatı The Hills Have Eyes ve İngiliz filmi Raw Meat gibi dünya çapında pek çok hikayeye ve filme konu olan Alexander Bean'in yaşadığına günümüzde tarihçilerin pek çoğu inanmamaktadır.

The Amityville Horror (1979)


Filmin Hikayesi: George ve Kathy Lutz, 3 çocuklarıyla birlikte Long Island’daki müstakil bir eve taşınırlar. Bir kaç sene önce korkunç cinayetlerin yaşanmış olduğu eve yeni sahiplerinin gelişiyle birlikte doğaüstü ve korkutucu şeyler olmaya başlar. Lutzlar dostları olan Peder Delaney’in yardımını isterler. Ama Delaney’in evde bulunduğuna inandığı kötü ruha karşı düzenlediği şeytan çıkarma ayini sonucu olaylar iyice kontrolden çıkar. Evdeki dehşeyi bitirmenin tek yolu geçmişte yaşanan olaylarla yüzleşmektir sanki...

Gerçek Hikaye: Gerçek bir hikayeden uyarlanan filmler arasında belki de The Amityville Horror, en kötü şöhretli olanıdır. Kurgusal olmayan bu kitap George ve Kathy Lutz'un evlerinde geçirdikleri dört hafta boyunca işittikleri ruhani sesleri, soğuk alanları, şeytansı simgeleri, ters çevrilmiş haçları ve duvarlardan akan yeşil çamurları anlatır. Film ve kitapta portrelenen olaylar dedektifler tarafından incelense de, tüm bu olayların bir aldatmacadan ibaret olduğu sonucuna varıldı.

The Entity (1981)



Filmin Hikayesi: Carla Moran, görünmeyen bir varlık tarafından önce dövülüp, sonra tecavüz edilmiş bir şekilde bir gece uyanır. Arkadaşları ve ailesi önce onun aklını yitirdiğini düşünür, ama daha sonra ona parapsikoloji yöntemiyle yardım etmek isterler. Bir müddet sonra araştırmacılar, kötü bir ruhsal gücün ona musallat olduğunu anlayacaklardır. Şimdi tek yapmak istedikleri şey, bu görünmeyen iblisi nasıl durduracaklarıdır. Filmin gerçek bir olaydan esinlendiği rivayet edilmektedir..

Gerçek Hikaye: 1974 yılında, paranormal olayları araştıran Kerry Gaynor ve Barry Taff, kendini Doris Bither olarak gören bir kadını bulurlar. Bither Culver City, California'da yaşayan ve bazı varlıklar tarafından fiziksel ve cinsel saldırıya maruz kalmış biridir. Gaynor ve Taff, kadının evindeyken objelerin hareket ettiğine, havada süzülen ışıklara ve hayaletlere tanık olurlar, ancak hiçbir zaman bunların kadına saldırdığına ya da esir aldığını göremezler. Gaynor bu saldırıların, Moran oradan taşındıktan sonra sona azaldığını da belirtmiş.

Dead Ringers (1988)



Filmin Hikayesi: Mantle kardeşler birlikte çalışan iki jinekolog. Her ikiz kardeş gibi aynı yüze sahip olmalarına rağmen karakter anlamında küçük farklarla ayrılıyorlar.

Biri kadınlarla ilişkilerinde son derece rahat bir tavır sergilerken diğeri daha utangaç. Fakat etki ağlarına takılan kadınları paylaşma konusunda da son derece istikrarlılar. Fakat birinin aşık olmasıyla bu denge bozulmaya başlar.

Gerçek Hikaye: 19 Temmuz 1975'te Stewart ve Cyril Marcus adındaki 45 yaşındaki ikiz kardeşlerin dairelerinde bir demi bir kemik hâline gelmiş cesetleri bulunur. Ölüm sebepleri, aşırı derecede barbitürat bağımlılığıdır. Şoka girmelerinin nedeni, hâlâ aydınlatılamamıştır.

Gothic (1986)


Filmin Hikayesi: 16 Haziran 1816’da şair Lord Byron’ın İsviçre’deki villasında bir araya gelen ve içlerinde edebiyatçıların da bulunduğu seçkin bir grubun üyeleri uyuşturucu maddelerin de etkisiyle birbirlerine korku öyküleri anlatmaya başlarlar. Yaratıcı zekayla delilik arasındaki karanlık koridorlar aşırılıklarıyla ünlü Lord Byron’ın tekinsiz malikanesinin kuytulukları kadar çekici ve tehlikelidir. O gece şair Percy Shelley ve eşi Mary Shelley de vardır. Orada Frankenstein’ın öyküsü yaratılacaktır.


Henry: Portrait of a Serial Killer (1986)



Filmin Hikayesi: Film Henry Lee Lucas adlı bir seri katilin hayatından bir bölümü anlatır. Hapishaneden tanıştıkları ve aynı evi paylaştıkları kendisi gibi psikopat ve uyuşturucu bağımlısı arkadaşı Otis'le birlikte zevk için arka arkaya işledikleri bir dizi cinayet konu edilir. Bu canavarca cinayetleri durmaksızın işlerlerken hiçbir amaçları veya motivasyonları yoktur.

Gerçek Hikaye: Yazar ve yönetmen John McNaughton, suç ortağı Ottis Toole ve Ottis'in akrabası olan sevgilisi Frieda ile birlikte suç işleyen seri katil Henry Lee Lucas'dan ilham almıştır. Buna rağmen filmdeki cinayetler serisi, asıl olaylardan çok, Lucas'ın itiraflarına dayanır. Lucas'ın 600'e yakın cinayeti itiraf etmesinin bir önemli sebebi de, itirafta bulunursa hapishanede daha iyi şartlar teklif edilmesiydi. Pek çok itirafı kanıtlanamayan Lucas, 11 cinayetten yargılanmıştır. Bunların arasına Powell da dahildir. Böylelikle de hayatının geri kalan kısmını hapishanede geçirmiştir.

The Serpent and the Rainbow (1988)


Filmin Hikayesi: Bilim adamı olan Dennis Allan, kullanan kişiyi bilincini yitirmeden felç eden bir ilacın söylentisinin peşinde, devrim rüzgarlarıyla kasıp kavrulan Haiti’ye gider. Latin Amerika halklarında etkin bir gücü olan batıl inanışlar, kara büyüler, bedenlerini değil ruhlarını kaybeden zombiler arasında Dannis, neyin bilim, neyin batıl inanış, neyin gerçek, neyin gerçeküstü olduğuna karar vermek zorunda kalacaktır.

Gerçek Hikaye: Film, Kanadalı bilim adamı Wade Davis'in 1985 yılında Haiti'deki zombilerle alakalı deneyimlerini paylaştığı özgün romanının abartılı bir versiyonudur. Doğal bir zehir tozunun kurbanlarını ölüye benzer bir hâle getirdiğini, bir efendinin kontrolündeki hipnoz halinde ölü durumuna soktuğunu söylemiştir. Buna en dikkat çekici örnek, 1960 yılında, iki sene boyunca zombi olarak yaşadığını söyleyen Clairvius Narcisse'dir. Geriye Davis'in iddialarının gerçek olup olmadığının tartışması kaldı.

The Mothman Prophecies (2002)



Filmin Hikayesi: Başarılı gazeteci John Klein (Richard Gere), karısıyla mutluluğun doruğundayken bir araba kazası geçirir. Kaza, karısının gördüğünü düşündüğü, kendisinin görmediği bir 'şeye' çarpmamaya çalışırken olmuştur. Karısını kaybeden John, senelerce olayın etkisinden kurtulamaz.

Vali ile görüşeceği toplantıya arabasıyla giderken kendini iradesi dışında 'Point Pleasant' isimli bir kasabada bulur. Kasaba halkı günlerdir garip olaylarla iç içe yaşamaktadır. Olayları araştıran Çavuş Connie Parker (Laura Linney) çaresizdir. John, nasıl olupta gitmesi gereken yerin tam ters istikametinde bulunan bu kasabaya geldiğini araştırırken 'Point Pleasant' da yaşanan garipliklerle karısının ölümüne neden olan kaza arasında garip benzerlikler keşfedecek ve Connie ile birlikte karısının yaşamını alan güveye benzer kanatlı böceklerin ve kendisini bu kasabaya gitmeye zorlayan doğa üstü güçlerin, gelecekten haber veren yaratıkların amaçlarını anlamaya çalışacaktır.

Gerçek Hikaye: Point Pleasant, West Virginia'da, 1966 ve 1967 yılları arasında yaklaşık 13 ay boyunca gözlemlenen, GüveAdam isimli, tanımlanamayan, büyük, kanatlı bir yaratığın olduğu raporlanmıştır. Daha sonra 15 Aralık 1967'de Point Pleasant'ı Ohio'ya bağlayan, Ohio nehri üzerindeki Silver Bridge çökerek, 46 kişinin ölümüne yol açmıştır.

Open Water (2004)


Filmin Hikayesi: Genç bir çift, dalış yapmak için Reef Explorer adlı bir tekneyle denize açılırlar. Teknede 25 dalgıç ve 3 mürettebat vardır. Ryan ve Travis açık denizde dalışa uygun bröveleri olduğu için gruptan ayrı dalmaya karar verirler.

Keyifli bir dalış sonrası yüzeye çıktıklarında tekneyi bulamazlar. Dalgınlık ve kalabalık grup yüzünden mürettebat sayım yaparken hata yapmış ve genç çifti denizde unutmuşlardır.

Ryan ve Travis’in kayboldukları 24 saat sonra farkedilir ve aramalar başlar. Genç çiftin köpekbalıklarıyla dolu denizde hayatta kalmak için zorlu bir mücadeleye girmeleri gerekecektir.

Gerçek Hikaye: Ocak 1998'de, evli bir çift olan Tom ve Eileen Lonergan Büyük Avustralya Resif'inde dalış ekibiyle birlikte dalış yaptıkları esnada kazara geride kalırlar. Teknede bıraktıkları çanta ve pasaportları ancak 2 gün sonra bulunur. Ancak bu şekilde teknedeki ekip arkalarında 2 kişiyi bıraktıklarını fark eder. Sonrasında aramalar yapılır ancak cesetlerine hiçbir zaman ulaşılamaz. Haftalar sonra bulunan kişisel eşyalarında ise filmdeki gibi herhangi bir köpek balığı saldırısına rastlanmamıştır.

The Exorcism of Emily Rose (2005)


Filmin Hikayesi: Emily Rose adındaki genç kız içine şeytan girdiğini düşünerek kiliseden yardım almaya karar verir. Tıbbi müdahaleler yaşadığı korkunç krizleri ve kabusları gidermeyince Peder Moore ile beraber, dini inançlarına sığınarak bir ayine başlarlar. Ayin sırasında kızın hayatını kaybetmesi ile Peder Moore aleyhinde dava açılır. Davayı yürüten avukat Erin Bruner mantık ve dini inançlar arasındaki ince çizgiyle karşı karşıya kalacaktır.

Gerçek Hikaye: Film, 1968 yılında içine şeytan girdiği düşünülen 16 yaşındaki Alman Anneliese Michel'den esinlenerek yapılmıştır. Yıllarca felç, suistimal, açlık ve şeytan görüntüleri devam edince, 1975 yılında 2 rahip 10 ay boyunca şeytan çıkarma ayinleri düzenlemiş. Bu süre zarfında Anneliese zar zor yemek yiyebilmiş ve 1976 yılının Temmuz ayında açlıktan ölmüş. Ailesi ve rahipler yargılanarak, insan katletmekten suçlu bulunmuşlar ve 6 ay hapse mahkûm olmuşlar.

Wolf Creek (2005)


Filmin Hikayesi: Liz, Kristy ve Ben sırtlarına çantalarını alıp Avustralya gezisine çıkan üç çılgın gençtir. Planları bol bol eğlenmek ve yeni yerler keşfetmektir.

'Wolf Creek' Ulusal Parkı’na geldiklerinde önlerinde uzanan geniş araziye baktılarında gençliklerinin bütün heyecanının, dostluklarının, aşklarının güzel hayallerine dalarlar. Başlarına gelecek olan dehşetten habersiz....

Arabalarının bozulması ile çaresiz kalan gençler yoldan geçen birilerinden yardım almak için beklemeye başlarlar. Gecenin karanlığında gözlerini kamaştıran ışık Mick Taylor adındaki esrarengiz adamın kamyonetinin farından başka bir şey değildir. Kendilerine yardım edeceğini söyleyen bu adama güvenip sabahın ilk ışıklarıyla yollarına devam etmek üzere uykuya dalarlar. Ama gençler Mick’in gerçek yüzünü göstermesiyle sonunda dehşet olan bir yola doğru gideceklerdir.

Gerçek Hikaye: Greg McLean filmin senaryosunu ilk başta hayal ürünü olarak yazmıştı, ancak daha sonra gezginlere saldıran 2 Avustralyalı katili öğrenince hikayede gerçek olaylara dayanarak değişikliklere gitmiştir. Bu katillerden biri, İngiliz bir turisti öldüren ve bir diğerini de Temmuz 2001'de alıkoyan Bradley John, diğeri ise 90'lı yıllarda, otostopçuları yakalayıp ormanlık alanda işkence ederek öldüren Ivan Milat'dı. Her iki katil de daha sonra yakalanıp ömür boyu hapse mahkûm edilmiştir.

An American Haunting (2006)


Filmin Hikayesi: Bell Ailesi’nin Tennessee Eyaleti’ndeki çiftliklerinde garip olaylar meydana gelmektedir. Önce, evde anlam verilemeyen bir takım sesler peydaholur. Zamanla bu sesler, büyüyen bir çocuğun daha çok hareketlenmesi gibi gittikçe azgınlaşır ve Bell Ailesi’nin peşini yıllar boyunca bırakmayacak olan hayalet ortaya çıkar.

Gittikçe saldırganlaşan ve hiç bir koşulda kurtulmanın mümkün olmadığı bu hayalet, bir süre sonra aile üyelerinin hayatlarını tehdit etmeye başlar. Özellikle ailenin tek kızı olan Betsy’nin hayalet tarafından sürekli şiddete maruz kalması, evden bir süreliğine uzaklaşmasına rağmen bir türlü önlenemez. Aileden bir kişinin ölümüne neden olmasının ardından ortadan kaybolarak Bell’leri rahat bırakan hayaletin gizemi, yıllar sonra, bambaşka bir olayın gerçekleşmesiyle aydınlanacaktır.

Gerçek Hikaye: Film, 1800 yılında Tennessee'de geçen Bell Witch efsanesine dayanır. Çoğu kişiye göre hikayenin uydurma olduğu söylenir, ancak hikayedeki karakterler gerçektir. Hikayeye göre John Bell bir hayalet tarafından zehirlenmiştir, ancak film şirketi "Amerika'da bir ruhun ölüme sebebiyet verdiği tek olay olduğu Tennessee eyaleti tarafından doğrulanmıştır." açıklamasını yaptı. Ama kayıtlarda böyle bir doğrulama yoktur. Bazıları, The Blair Witch Project'in de bu hikayeden esinlenerek yapıldığını söyler.

Primeval (2007)



Filmin Hikayesi: Bir haber takımı, efsaneleşmiş büyüklükteki timsahı yakalayıp ülkeye getimeleri için Güney Afrika’ya gönderilir. Fakat ekip, bölgeye vardıktan çok kısa bir süre sonra hiç beklemedikleri ölümcül bir tehlike ile karşılaşırlar.

Bölgenin yerel kabile liderlerinden biri, haklarında ölüm fermanı çıkarmıştır. Artık yapılması gereken tek şey, bu ölümcül çemberden kurtulup evlerine dönmenin yollarını bulmaktır. Ama bu, hiç de kolay olmayacaktır.

Gerçek Hikaye: Hikaye, Burundi'de bulunan, Afrika kıtasının en büyük timsahı olarak kabul edilen 15 metrelik Gustave'a dayanır. Söylentilere göre timsah 300 kişinin ölümüne sebep olmuştur, ancak bu rakam biraz da abartıdır. Gustave'ı yakalamak için yapılan geniş çaplı girişimler sonuçsuz kalmıştır ve yaratığın şu anda hâlâ Burundi'deki Ruzizi Nehrinde 65 yıldan bu yana yaşadığına inanılmaktadır.

Them (Ils) (2007)



Filmin Hikayesi: Lucas ve Clementine, ormanın içindeki gözlerden uzak evlerinde, bir gece, dışarıdan gelen garip bir sesle uyanırlar. Kabus, başlamak üzeredir. Elektrik ve telefon hattı kesiktir; dış dünya ile kesinlikle iletişim kuramamaktadırlar. Pencereler, kendi kendine kapanmaya başlar ve evin içine doğru tutulan gözleri kör edici parlak bir ışık belirir.

Lucas ve Clementine, korkunç bir saldırı altındadırlar ama saldırı, nereden ve kimden gelmektedir? Bunu öğrenmek için yeteri kadar vakitleri bile olmayabilir çünkü ölüm, artık kapılarının ucundadır.

Gerçek Hikaye: İddialara göre filmin hikayesinin Çek Cumhuriyeti'nde tatil yapan Avustralyalı bir çiftin, üç genç tarafından öldürülmesine dayandığı söylenmektedir, ancak bu iddiayı kanıtlayacak herhangi bir kanıta hâlâ rastlanmamıştır.

The Haunting in Connecticut (2009)



Filmin Hikayesi: İddiaya göre gerçek bir hikayeden yola çıkılan filmde, Amerika’nın Connecticut eyaletinde bir ailenin başına gelen paranormal olaylar anlatılır.

Campbell ailesi, kanser olan oğullarının tedavi gördüğü kliniğinin yakınlarında bir eve taşınırlar. Fakat Viktorya tarzı bu güzel evde, açıklanamayan doğaüstü güçlerin saldırısına uğrarlar.

Gerçek Hikaye: Film, 1986 yılında, kanserle mücadele eden 14 yaşındaki oğulları Paul'un doktoruna daha yakın olabilmek için Connecticut'a taşınan Parker ailesinin hikayesine dayanmaktadır. Paul'ün uyuduğu bodrum katında, evin daha önceden bir cenaze evi olduğunu gösteren techizatlar bulurlar. Kanlı zeminler, gaipten gelen sesler ve gölgeler gibi tanımlayamadıkları anormal olayları rapor ederler. Paul ailesine saldırmasına sebep olacak güçler tarafından esir alınır. En son olarak da evi bunlardan arındırabilmek için şeytan çıkarma ayini düzenlenir.

Kaynaklar:

Hiç yorum yok: