7.05.2014

..: 80′ler: Logolarıyla Hafızalara Kazınan 20 Korku Filmi :..



Bazı filmleri tek bir sahnesiyle, bazı filmleri oyuncuların canlandırdığı unutulmaz karakterleriyle, bazı filmleri ise daha film başlamadan ekranda görünen logolarıyla hatırlarız. İşte karşınızda 80’li yıllara damgasını vuran ve logolarıyla da hatırlanan 20 korku filmi.



1- The Evil Dead (1981)


Bazı yolculuklar, her ne kadar nereye gidildiği ve beklentinin ne olduğu belli olsa da umulmadık kapılara açılabilir. Ormanda bir kulübeye doğru yola çıkan beş arkadaşın esas amaçları sadece bir hafta sonunu keyifle geçirmektir. Gittikleri yerde bir teyp kaydı bulurlar. Bunu bir profesör bırakmıştır. Ardından Ölüler Kitabı’nı bulurlar. Kayıtta profesörün kendi çevirisini yaptığı, ölüleri canlandırma pasajlarını dinlerler ve dehşetli dolu bir kötülük ormanda açığa çıkar.

Önce ormanın kendisi sonra da insanlar kötücül yaratıklara dönüşmeye başlar. Kızlardan biri ormana kaçtığında ağaçların tecavüzüne uğrar. Diğerleri de paylarına düşen dehşetle yüzleşeceklerdir.

2- The Howling (1981)


Gerilim sineması unsurları ile korku sineması klişelerini birleştirerek ortaya bir başyapıt çıkartan Joe Dante filmi The Howling, modern insanın yabancılaşması üzerine çizdiği portreleri başkalaşıma uğrayanlar ile gözler önüne seriyor. Topluma karşı kendilerini kapatmış insanların kaçtığı bir orman ve bu insanları birbirine bağlayan gizemler içerisinde gerilim dozu yüksek bir film olan The Howling, gösterildiği dönem oldukça dikkat çekici bir yapım olarak kabul görmüştü.

3- Poltergeist (1982)



Freeling ailesi oturdukları evin eski bir mezarlığın üzerine inşa edildiğinin hiç de farkında değillerdir. Bu bir süreliğine sorun değildir; ancak ne zaman ki hayaletler bu evin sakinlerini rahatsız etmeye başlar, işte o zaman bu mezarlık meselesi büyük bir sorun haline gelir. İşin kötüsü küçük kızları Annie de hayaletler tarafından başka bir boyuta kaçırılmıştır. Anne ve baba kızlarını kurtarmak için elinden geleni yapacaklardır. Bunun için de metafiziksel kimi yöntemlere başvuracaklardır. Hayaletlerin küçük kızı kaçırmaları ise amaçsız bir hareketin tezahürü değildir.

4- Fright Night (1985)



Charley Webster, gece vakitlerinde korku filmleri izlemekten zevk alan genç bir lise öğrencisidir. Bir gece Charley film izlerken yeni taşınan komşularının garip hareketlerini far keder ve hayal gücü de sürekli korku filmleriyle beslenen Charley, onların birer vampir olduğunu düşünmeye başlar. Çok sevdiği korku filmlerinden birinin içine düşmüşçesine korku duymaya başlayan Charley, hayatta kalmak için artık kendini korumaya almalıdır.

5- The Thing (1982)


Kuzey kutbunun buz tutmuş topraklarında bir kurdun peşinden koşan Norveçli bilim insanları Amerikan Antarktik araştırma üssüne kadar gelmişler fakat burada esrarengiz bir şekilde can vermişlerdir. Neler olduğunu anlayabilmek için dışarı çıkan Amerikan bilim adamları Norveç araştırma üssüne gidip esrarengiz olayı çözmeye karar verirler. Norveç bölgesine yaklaştıklarında buldukları şeyler esrarengiz ve tüyler ürperticidir. Bir cesetle karşılan adamlar, bedeni otopsi için yanlarında getireceklerdir. Ancak bu ‘şey’ tahmin edilemez boyutlarda bir ürkütücülüğe sahiptir.

6- The Shining (1980)



Stephen King’in aynı isimli romanından usta yönetmen Stanley Kubrick tarafından beyaz perdeye uyarlanan film; yazar Jack Torrance’ın, kış sezonunda kapalı olan Overlook Oteli’nin bakımını üstlenerek, ailesiyle birlikte otele taşınması sonrasında gelişen metafiziksel olayları konu alır. Jack’in doğaüstü sezgilere sahip olan küçük oğlu, zamanla otelin içerisinde yalnız olmadıklarını, geçmiş ve gelecekten gelen hayaletlerle birlikte yaşadıklarını görür ve ailesini buna inandırmaya çalışır. Aile bir kar fırtınası sebebiyle dağda konuşlanan bu otelde mahsur kaldığındaysa Jack doğaüstü varlıklar tarafından ele geçirilir ve yavaş yavaş aklını kaybetmeye başlar.

7- Friday The 13th (1980)


13. Cuma, minimal senaryosu ancak dönemine göre bir hayli ilerici efektleriyle günümüzün birçok sinema otoritesine göre “kült statüsünde” bir yapım olarak, benzeri yüzlerce teen-slasher prodüksiyonlarıyla arasındaki makası bir hayli açmıştır… Filmde ana mekan, Camp Crystal Lake’tir. Burası, on yıllar önce esrarengiz cinayetlerin yaşandığı, terkedilmiş bir gençlik kampıdır. Gözünü budaktan sakınmayan cesur bir girişimci kampı tekrar hizmete açmaya karar vererek yakışıklı delikanlılar ve güzel genç kızlardan oluşan bir kadroyu işe alır. Bir yağmur fırtınası kampı dünyanın geri kalanından soyutladığında korkunç ölümler başlar. Gençler sırayla, korkunç derecede yaratıcı şekilde cinayete kurban gitmektedir.

8- Basket Case (1982)


Duane Bradley, elinde kocaman sepeti ve kıvırcık saçları ile köyden indim şehre modelinde New York’un altını üstüne getirmektedir. Ucuz bir otele yerleşen Duane’in sepetinin içinde öğlen yemeğinin olmadığını bir dizi flashback vasıtasıyla anlarız. Duane, yapışık ikizinden, küçükken geçirdiği bir ameliyat sonucunda ayrılmıştır. Duane normal görünüşlü kıvırcık kafalı bir adamken, buna karşılık yapışık ikizi insan demeye bin şahit gerektirecek bir hilkat garibesidir. Operasyon sonucunda Duane kendi yoluna, ikizi ise kendi yoluna (çöp tenekesine) gitmesine rağmen, iki kardeş arayı hep sıcak tutmuşlardır. Duane, ikizini yıllar boyunca sepetinin içinde taşımış ve beslemiştir. Ama artık intikam zamanıdır. Duane ve ikizi, New York sokaklarındadırlar ve onları birbirinden ayıran doktor ve hemşireleri bularak “parçalarına ayırmak” için birlik olmuşlardır.

9- The Burning (1981)


Bir yaz kampında Cropsy adında bir sadist alkolik bir bakıcı vardır ve kampçı gençler bu Cropsy’yi hiç sevmemektedir. Bir gün ona bir şaka yapmaya karar verirler ancak adam bu şaka sonucu diri diri yanar ve yıllarca hastanede yatar. Çıktığında ise gençlerin olduğu kampa giderek yaşadıklarının intikamını onlardan almak ister.

10- The Lost Boys (1987)


Dul bir anne, iki oğluyla birlikte California’daki küçük bir sahil kasabasına taşınır. Kasaba motorlu serserilerin yarattığı düzensizlik ve şüpheli ölümler yüzünden korku içindedir.

Ailenin küçük çocuğu, vampir avcısı olduklarını iddia eden iki arkadaş edinir. Ağabeyi ise motorlu çeteyle gördüğü güzel bir kızın büyüsüne kapılır. Uyku düzeni değişmiş, gündüzleri uyuyup gecelerini dışarda geçirmektedir.

11- Aliens (1986)


İlk Alien filminden 57 sonrasını anlatan film, Nostromo’da hayatta kalan tek kişi olan Ellen Ripley’in yıllar sonra uyanışıyla başlıyor. Ripley kısa bir süre sonra yaratık yumurtalarına rastladıkları gezegende garip şeyler olduğunu, bu ıssız yerin artık bir yerleşim yeri haline geldiğini ve yaratıkların bir koloni kurduklarını anlatıyor; ancak şirket yetkilileri bu felaket uyarısına inanmıyor. Kolonicilerle aralarındaki bağlantı aniden koptuğunda Ripley, kendine bir ekip kurup bu işi tek başına halletmek için gezegene geri dönüyor.

12- Happy Birthday To Me (1981)


Virginia, psikolojik sorunları olan ve arkadaş çevresine uyum sağlayamayan masum bir genç kızımızken bir anda başlayan seri cinayetlerle yaşadığı travmayı hatırlamaya başlar. Geçmişte geçirdiği trajik kaza, hafızasında çok farklı ve derin yaralar bırakmıştır.

13- Prom Night (1980)


1974 yılında Jude, Wendy, Nick ve Kelly isimli dört çocuk terkedilmiş bir binada saklambaç oynarlar. Aralarına daha sonra katılan Robin’i korkutmaya çalışırken ölümüne neden olurlar. Başlarına gelebileceklerden korkup kaçtıkları için olay civarda tecavüz suçu işleyen bir şüphelinin üzerine kalır. Altı yıl sonra, Robin’in kardeşleri Kim (Jamie Lee Curtis), Alex (Michael Tough), ve ebeveynleri Raymond (Leslie Nielsen) ve Vi (Antoinette Bower) her yıl olduğu gibi mezarını ziyaret ederler. Mezuniyet töreni hazırlıkları yapılan gün içerisinde Wendy (Anne-Marie Martin), Kelly (Mary Beth Rubens) ve Jude (Joy Thompson) kimliği belirsiz birinden rahatsız edici telefonlar alırlar. Kim ile çıkan Nick (Casey Stevens) geçmişteki kazayı sevgilisine açmayı düşünmektedir. Nick’in eski kız arkadaşı Wendy ise Nick tarafından reddedilmenin kızgınlığı ile balo kraliçesi gösterisini bozmak için plan yapar. Bu arada Robin’in ölümünün üzerine kaldığı şüphelinin hapishaneden kaçtığı haberi gelir. Balo gecesi her mezun için iyi geçmeyecektir…

14- An American Werewolf in London (1981)


David, bir arkadaşı ile birlikte hiç umulmadık bir olayla dehşet bir saldırı içinde kalır. Kim tarafından bu saldırıya maruz kaldıklarını anlamak bile başlangıçta pek mümkün olmaz. David ile arkadaşı Amerika’dan gelmişlerdir ve olay İngiltere’de gerçekleşir. David yaşamak şansına sahip olur ancak arkadaşını kurtaramaz ve o ölür. Yaşadıkları olayın sonucunda her ne kadar David tam olarak bunu fark etmese de kanına lanet bulaşmıştır. Saldırının başrolünde yer alan bir kurt adamdır. Olayda o da ölmüştür. David’e bulaşan lanet de buradan gelir. Genç adam hastanededir ve rüyalarında kendini dört ayak üzerinde koşarak avlanırken görür; kan ter içinde uyanır. Başucunda bulduğu güzel hemşire Alex, kâbusun etkisini dindirebilecek tek kişidir. Ancak aşkın bile üstesinde gelemeyeceği bir alınyazısı vardır artık. Dolunayla birlikte kasıla kasıla ellerinin birer pençeye dönüşmesini, bedeninin hayvanlaşmasını dehşet içinde seyreder. Kıllarla kaplanan vücudu vahşi dürtülerle Londra geceleri içinde kendine av arar. Kurt adamlar tarafında öldürülenler, varlık ile yokluk arasında sıkışıp kalmaktadır. Yitirdiği arkadaşı da, kendisinin öldürdüğü zavallılar da, birer hortlak görünümünde karşısına çıkıp konuşurlar onunla.

15- The Fog (1980)


Kuzey California’da bir sahil kasabasında yüzyıllar önce kasaba sakinleri tarafından içinde ganimetlerle birlikte sisin içinde kaybedilerek ve kayalıklarda parçalanarak batırılmıştır. Yüzyıllar sonra gemide can veren denizciler intikam için geri gelmişlerdir. Sisin içerisinden gelen hayaletler, haksızlığı cezalandırmak için kasaba sakinlerinin peşine düşerler.

16- He Knows You’re Alone (1980)


Evlilik arifesindeki genç bir kadın seri katil tarafından rahatsız edilir. Eski sevgilisi genç kadına yardım eder ancak bu işleri tamamen değiştirir.

17- Maniac (1980)



Çocukluğunda annesi tarafından cinsel tacize maruz kalan Frank Zito, zamanın en ürkütücü psikopatlarından biri olmuştur. Yıllardır dinmeyen öfkesini masum kadınlardan çıkaran Zito, New York şehrini korkuya boğmaktadır. Kurbanlarının kafa derilerini yüzen psikopat katil kurbanların saçlarını toplayıp bu saçlardan mankenleri için peruk hazırlayacak derecede ürkütücü bir zihne sahiptir. Polis ise tüm uğraşlarına rağmen katile erişememektedir. Bir gün, Zito, Anne D’Antoni isimli genç bir fotoğrafçı tarafından resmedilir. Zito, Anne’ın adresini bulduğunda ise olaylar yön değiştirir. Aralarında başlayan arkadaşlık Zito’nun yaydığı vahşete son verebilecek midir?

18- The Nesting (1981)


Yazar Lauren Cochran, açık alan fobisi yaşamaktadır. Kalabalık bir caddede panik atak geçirdikten sonra New York’ta daha fazla duramayacağını anlar. Terapistinin önerisi ile kırsal alana gitmeye ve yeni kitabını orada yazmaya karar verir. Ardından en iyi arkadaşı Mark ile yolculuğa çıkar ve gördüğü eski bir köşkü kiralar. Lauren, köşkün sahibi olan Albay Lebrun ve ahali ile tanışır. Bir süre sonra köşkün içinde garip sesler duymaya başlar ve çevrede kızıl saçlı bir kadının dolaştığını görür. Akabinde bazı ölüm olayları meydana gelir. Görünüşe göre bunlar köşkten kaynaklanmaktadır. Çünkü köşk eski bir genelev olup II. Dünya Savaşı’ndan sonra bazı seks işçileri burada öldürülmüştür ve ölen fahişelerin ruhları hâlâ köşktedir.

19- The Changeling (1980)


John Russell, işinde oldukça başarılı bir müzik profesörüdür. Bir gün eşini ve kızını ağır bir trafik kazası sonrasında kaybeder. Aylar boyu bu korkunç kazanın etkisinden kurtulamayan Russell, birazcık olsun bu sorunlarından uzaklaşabilmek adına bir üniversitede ders vermeye başlar. Sakin bir çalışma alanı için yeni bir ev ararken uzun zamandır boş olan bir malikaneye taşınır. Bir süre sonra bu malikanede yalnız olmadığını anlayacak ve evin sırrını çözebilmek adına çaba sarf etmek zorunda kalacaktır.

20- A Nightmare On Elm Street (1984)


Los Angeles’taki bir mahallede gençler tuhaf bir şekilde ölmeye başlarlar. Parmaklarında jilet keskinliğinde bıçaklar olan korkunç bir adamın bulunduğu kabuslar uyurken canlarını almaktadır.

Rüyalardaki bu hayalet, yıllar önce çocuklarını öldürdüğü aileler tarafından linç edilen sapık Fred Krueger’dan başkası değildir. Freddy her nasılsa şimdi geri dönmüş, yeni yetmeleri bir bir rüyalarında öldürerek intikam almaktadır.

Eğer Freddy peşinizdeyse tek çare uykuya direnmekte midir? Yoksa onunla kendi kabusunda yüzleşmekte mi?

Hiç yorum yok: