I'll be seeing you...
"Bu kitabı bana okuduğunda sana geri geleceğim..." Bir kitabın herşeyi hatırlamanıza neden olacağına, yaşadığınız büyük aşk sayesinde mucizelerin gerçekleşebileceğine inanırmısınız? İşte Allie'nin büyük aşkını anlattığı bu kitap, bizim mucize gibi bir aşka tanıklık etmemizi sağlıyor...
Sinema tarihi boyunca bir çok aşk filmi çekilmiş ve aralarında çok da popülerleri olmasına rağmen "The Notebook" bana göre konusu ve karakterlerinin içimizden biri gibi olmaları nedeniyle çok daha farklı bir pozisyonda duran filmlerden birisidir.
Nicholas Sparks'ın romanından uyarlama olan The Notebook'un adaptasyonunu Jan Sardi yapmış. Yönetmen ise Nick Cassavetes. Nicholas Sparks The Notebook ile birlikte A Walk to Remember ve Message in a Bottle gibi kitapların da yazarı. Kitapların üçü de romantik olmanın yanı sıra üç kitap da sinemaya uyarlandı.
Filmimiz bir huzurevinde yaşlı bir adamın (Sam Shepard) bir kadına (Gena Rowlands) Noah (Ryan Gosling) ve Allie'nin (Rachel McAdams) aşkını anlatan bir kitabı okumasıyla başlar. 1940'lı yıllar Amerikası'nda sahil kasabası olan Seabrook'a Allie adında bir genç kız gelir. Tek düşüncesi ailesiyle birlikte sakin bir yaz geçireceğidir. Bir gün karnavalda Noah adında bir delikanlıyla tanışır. Noah daha Allie'yi ilk gördüğü anda onun hayatının aşkı olduğunun farkına varmıştır bile...
Allie başlarda Noah ile ilgilenmiyor olsa da, zaman geçtikçe o da Noah'ya aşık olmaya başlar. Yaz boyunca herşey o kadar güzel gider o kadar mutlu olurlar ki, biz izleyiciler böyle bir aşkın varlığını ister istemez kıskanırız.
Ama gel gör ki "Her aşk acıtır." mantığı bu filmde de karşımıza çıkar. Allie'nin zengin ailesi Noah'nın ona uygun olmadığını söyleyerek bu aşkın bitmesi konusunda ısrar etmeye başlar. Bu olaylar ikilimizi karşı karşıya getirir ve çok büyük bir kavganın ertesinde Allie'nin New York'a dönmesiyle aşıklarımız ayrılmak zorunda kalır.
Noah bu ayrılık acısını bir nebzede olsun unutmak için 2. Dünya savaşında Amerikan askeri olarak cepheye gider ve Allie'ye tam 365 tane mektup yazar...Hem de hiçbirine cevap alamadığı halde yazar bu 365 mektubu...
Noah askerden geri döner ama hala Allie'yi unutamamıştır. Ona verdiği bir sözü yerine getirmek için beğendikleri "o evi" satın alır ve tam da Allie'nin istediği gibi bir eve dönüştürür.
Bir gün Noah Allie'ye rastlar ve onun bir başkasıyla evleneceğini öğrenir. Noah için tekrardan dünyadan soyutlanma süreci böylece başlar...
Bu aşkın devamını yaşlı adam kadına okudukça, kadın birşeyler hatırlamaya ve bizi de heyecanlandırmaya başlar. Acaba Allie diğer adamla mı evlenecektir? Yoksa kendimizi yerlerine koyduğumuz Allie ve Noah tekrardan birleşebileceklermidir? Kendimizi ve yaşlı kadını bu soruları kitabı okuyan yaşlı adama sorarken buluruz ve mucize de yavaş yavaş gerçekleşmeye başlar...
Filme genel olarak baktığımızda, bir çok klişe barındırdığını görebiliriz. Ama bu klişeler asla ve asla gözümüze batmaz film boyunca. Hatta birçoğunu görmezden geliriz filmde yaşanan aşk uğruna. Noah ve Allie'nin yaşadıkları öyle güzel, öyle "kirli olmayan" bir aşktır ki bizi sarıp sarmalar. Allie ile arkadaş olmak, Noah gibi birini bulmak hayali film boyunca kafamızda yer edinir.Film sona yaklaştıkça hayır nolur bitmesin diye geçiririz içimizden. Çünkü film bittiğinde mükemmel bir rüyadan uyanıcakmışız gibi hissederiz...
Her ne kadar böyle aşklar yok canım artık, alt tarafı bir aşk filmi gibi fikirler kafamızda dolaşsa da, The Notebook mutlaka izlenmesi gereken çok özel bir film. Ryan Gosling ve Rachel McAdams'ın başarılı ve birbirleriyle uyumlu oyunculukları da takdire şayan. Filmin sonunda eminim herkes Billie Holiday'in de söylediği gibi "I'll be seeing you" diyecektir...
Favorite Quote :
Noah: So it's not gonna be easy. It's gonna be really hard. We're gonna have to work at this every day, but I want to do that because I want you. I want all of you, for ever, you and me, every day. Will you do something for me, please? Just picture your life for me? 30 years from now, 40 years from now? What's it look like? If it's with him, go. Go! I lost you once, I think I can do it again. If I thought that's what you really wanted. But don't you take the easy way out.
I'll be seeing you
i'll be seeing you in all the old familiar places
that this heart of mine embraces all day through
in that small café, the park across the way
the children's carousel, the chestnut trees, the wishing well
i'll be seeing you in every lovely summer's day
in everything that's light and gayi'll always think of you that way
i'll find you in the mornin' sunand when the night is new
i'll be looking at the moonbut i'll be seeing you
i'll find you in the mornin' sun
and when the night is newi'll be looking at the moon
but i'll be seeing you
i'll find you in the mornin' sun
and when the night is new
i'll be looking at the moon
but i'll be seeing you
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder