25.04.2010

..: Stephen King Filmleri :..

designed by HenrikJonsson

Stephen King kadar, kitapları sinema adına yağmalanmış bir başka yazar daha yoktur herhalde. Onun eşsiz hayalgücüyle tanışanlar bilir ki, yazarın okuyucularına sunduğu tek şey, mutlak gerilimdir. Durum böyle olunca da, bu verimli kaynağı beyazperdeye taşımak kaçınılmazdı. İşte sizlere King'in kitaplarından uyarlanmış filmlerin listesi...

Carrie (1976)



1976 yapımı "Carrie"nin başrollerinde Sissy Spacek ve Piper Laurie yer alıyordu. Film, olumsuz duyguların uzun süre bastırılmasının yaratabileceği yıkıcılık üzerine odaklanıyor, evde ruh hastası, aşırı Katolik annesinin, okulda ise onu tuhaf bulan duyarsız arkadaşlarının baskısı altında ezilen Carrie'nin acınası öyküsünü, etkileyici bir şiddet patlaması ile noktalıyordu. Filmin en önemli kozu ise Carrie'nin sahip olduğu telekinezi yeteneğiydi. Sissy Spacek'in müthiş oyunculuğu için bile izlemeye değer bir Stephen King uyarlaması.

The Shining (1980)



Amatör bir yazar olan Jack Torrance, roman yazmak için sakin bir ortama ihtiyaç duyduğundan, karısı Wendy ve oğlu Danny ile birlikte Colorado dağlarındaki Overlook Oteli'nin kış bekçiliğini üstlenir. Günler geçtikçe, telepatik güçlere sahip olan Danny, otelin "perili" olduğunu hissetmeye, babasının da hem hem kişisel problemleri, hem de otelin kötü güçlerinin etkisiyle deliliğe doğru sürüklendiğini farketmeye başlayacaktır. Kubrick'in başyapıtı olarak nitelendirilen The Shining, gelmiş geçmiş en başarılı korku filmlerinden biri olarak görülüyor. Muhteşem performansıyla kendine hayran bırakan Jack Nicholson'ı ise söylemeye bile gerek yok... Hâlâ izlemediyseniz, çok şey kaçırıyorsunuz demektir.

Creepshow (1982)



Zombi filmlerinin gediklisi George Romero ile korku yazınının usta ismi Stephen King, güçlerini, 1950'lerin Amerikan korku çizgi romanlarının lezzetini beyazperdeye taşımak için birleştirdi. E.C. Comics markası altında tüm bir jenerasyonu etkilemiş olan bu çizgi romanlar, aslında Tales from the Crypt isimli TV dizisine de temel oluşturmuştu.

Beş öyküden oluşan derleme, üzerine titrediği çizgi romanları, disiplin delisi babası tarafından çöpe atılan bir çocuğun koleksiyonundaki sayfalardan dışarı taşıyor.


Cujo (1983)



King'e göre, "düşük bütçeli bir roman" bu. Film de Lewis Teague yönetiminde ucuza çıktı. Finali gerilimli ama geri kalanı düz bir film. Romanın mutsuz sonuna hayran olanları da üzmüştü.

Şehrin dışında ıssız bir yerde oturmakta olan Vic ile Donna, çökmekte olan evliliklerini kurtarma çabası verirken, küçük oğulları Tad'de karabasan korkuları geçirmektedir. Vic, iş için şehir dışına gitmeden önce karısı Donna'ya bozulan arabalarını kasabanın dışındaki eski bir tamirciye götürmesini ister. Donna, oğlu Tad'i de alıp tamirciye gittiğinde kötü bir sürprizle karşılaşacaktır. Tamircinin 100 kiloluk bir St. Bernard olan Cujo adını verdikleri köpeği, bir yarasa tırmıklaması sonucu kuduz olmuş ve herkesi parçalamıştır. Donna ve Tad, bozulan arabalarının içinde bu ıssız yerde mahsur kalırlar. Dışarıda ise onları Cujo beklemektedir...

The Dead Zone (1983)



Cronenberg, King'le karşılaşınca... Johnny Smith (Christopher Walken), komadan uyanır ve medyumluk yetenekleri olduğunu fark eder. Ufak bir kasaba şerifine (Tom Skerritt) bir katili yakalamasında yardım eder. Güçlü performanslar ve bazı büyük korku dolu anlarla bezeli soğuk ve buruk bir film.

Christine (1983)



Okulun uyumsuzu Arnie (Keith Gordon), kırmızı 1950'lerden kalma bir Plymouth Fury'nin ya da yamulduğunda kendini düzeltebilen ve rock'n'roll dinlerken kurbanlarını ezmekten hoşlanan doğaüstü güçlerle donatılmış bir arabanın etkisi altında kalır.

Children of the Corn (1984)



Children Of The Corn, Stephen King'in 'The Night Shift' isimli kitabında yer alan, aynı adlı kısa hikayesinden sinemaya uyarlanmıştı. Maine'deki küçük bir kasabada bazı garip olaylar gerçekleşir. Kasabadaki çocuklar birer şeytana dönüşmüş ve önlerine çıkan herkesi, tüm yetişkinleri ve ebeveynlerini katletmeye başlar. Kasabaya gelmiş genç bir çift de kendilerini bu olayların içinde bulur. Mısır tarlalarındaki kötülük gittikçe büyümektedir.

Firestarter (1984)



Mc.Gee ve Vicky Tomlinson 1969 yılında gizli bir örgütün piyasaya sürmek istediği bir ilacın ilk denemelerine katılmışlardı. Bir yıl sonra evlendiler ve küçük kızları Charlie doğdu. Charlie üç yaşındayken, bakışlarıyla oyuncak ayıyı tutuşturdu. Charlie sekiz yaşına geldiğinde duygularını kontrol altına almayı öğrendi. Artık her zaman yangın çıkartıyordu. Ama gizli bir örgüt, bu 'büyük etkili, küçük silahı' kullanmayı planlıyordu.

Cat's Eye (1985)



Cujo'nun yönetmeni Lewis Teague ve Firestarter'ın genç yıldızı Drew Barrymore, King tarafından bizzat kaleme alınan ve Dino De Laurentiis tarafından arka çıkılan bu üç bölümlü filmde, 1980'lere özgü "King"in adının geçtiği her şeye "tamam" deme modasın'nın tipik örneğinde beraber çalışırlar. Açılış sahnesinde, bütün hikayelerde karşımıza çıkacak olan kahraman kedi, Cujo'daki köpekten ve Christine'deki otomobilden kaçarak korku-komedi karışımı bir tat tutturur. Creepshow'dan daha sade bir sanat yönetimine sahip olan filmin birazcık daha zeki, hicivli hikayeleri vardır: James Woods, bırakanlar AŞ. adlı öyküde, radikal bir sigara bırakma programına katılır, Çıta'da Robert Hays bir sadistle girdiği iddia nedeniyle yüksek bir otelin etrafında yürümek zorunda kalır ve Barrymore, General'de yatağın altındaki zalim bir trolden kurtarılır.

Silver Bullet (1985)



Tarker Mill; insanların aynı evde doğup, aynı evde öldüğü, barış ve huzur dolu bir kasabadır. Yöre halkı, iyi bir komşuluk içerisinde günlük işlerini yapmakta ve kilise için çalışmaktadır. Kasabada hemen hemen her gün aynı geçmektedir. Ancak bir gece aniden vahşi cinayetler işlenmeye başlar. Kasaba halkı bu cinayetleri sapık bir katilin işlediğini düşünmektedir. Ancak Marty adındaki bir genç, bu katilin bir insan değil, bir kurt adam olduğuna inanmaktadır. Marty ve kızkardeşi Jane, kasaba halkından kimin dolunayda kurt adama dönüştüğünü araştırmaya başlar.

Maximum Overdrive (1986)



"En iyi insanlar bile kötü bir film yapabilir." diye açıklıyordu King 1980'lerin ortasında yapılan bir röportajında; bunun doğruluğunu da bizzat yazarın kamera arkasındaki ilk ve son nöbeti olan Maximum Overdrive sayesinde kanıtlamış oldu. Kamyonlar adlı kısa öyküsüne dayanan film, King'in Christine ile girdiği ve daha yakın zamanda da Cell ile yeniden ziyaret ettiği, içine şeytan girmiş makinalar temasını işliyordu.

Stand By Me (1986)



The Body adlı kısa hikayeye ve az da olsa kendi çocukluğundaki bazı olaylara dayanan Stand By Me, King'in korku olmayan uyarlamaları arasında en tatmin edicisi olarak anılmaya devam ediyor. Bir grup çocuk, ormanda kaybolan ve öldüğü sanılan küçük bir çocuğun cesedini bulmak için yola koyuluyor, kasabanın daha büyük çocuklarından oluşan bir çete de onları takip etmeye başlıyordu. Kısa sürede aralarında cesedi önce kimin bulacağına dair, tehlikeli bir mücadele başlıyordu.

Creepshow 2 (1987)



Üç King hikayesi daha: İntikam peşindeki kızılderili bir puro dükkanı sahibi, gençleri yiyip yutan sümüğümsü bir canavar ve hayalet-insan karışımı olup insanlara vurup kaçan kaltak Lois Chiles.

The Running Man (1987)



Gelecekte Arnie, insanı kan revan içinde bırakan bir TV yarışmasına katılır. King'in Bachman mahlasıyla yazdığı romandan uyarlanan bu çalışma, günümüz TV'lerinin dibe vurmuş yarışmalarını müjdeliyordu.

Pet Sematary (1989)



King, ölmüş evcil hayvanları "hayata döndüren" bir mezarlığı ve yaslı bir ailenin ölen oğullarını aynı yolla geri getirme çabasına dair öyküsünü bizzat uyarladı. Yönetmen Mary Lambert'ti ve King senaryosunda hiçbir değişikliğe gidilmedi.

Graveyard Shift (1990)



King'in kısa hikayesinin bu uyarlamasında bir grup temizlikçi eski bir tekstil fabrikasının mahzeninde mutant sıçanların saldırısına uğrarlar. Vietnam gaziliğinden, haşere imhacılığına terfi eden birini oynayan Brad Dourif, gereğinden erken öldürülür ve oyuncu kadrosunun geri kalanı da King'e sadık kalmak için övgüye değer ama berbat bir girişimde bulunurlar.

Misery (1990)



Misery, King'in kendi kitapları arasında en sevdiklerinden biri olmaya devam ediyor: "Misery gerçekten iyi bir şeyler yaptığımı fark ettiğim bir yerde duruyordu," diye hatırlıyor King. "Yazı yazmak açısından ilk gerçek kitabım ve ben iyi olduğunu düşünüyorum. Film de harika. Kathy Bates'in mükemmel bir seçimdi." Burada King, Misery'nin ihtişamını belirtmiş oluyor. Anthony Perkins'in Norman Bates'inden bu yana hiçbir kurgusal canavar bu denli canlı bir şekilde beyazperdeye yansımamıştı.

Paul Sheldon kolay okunan popüler romanlar yazarıdır. Artık kariyerinde bir dönüm noktasında olduğunu düşünür, seri maceralarını yazdığı karakteri Misery Chastain'in öldürüp diziyi bitirir. Paul taşrada geçirdiği bir araba kazasından yaralı kurtulur.

Onu bulup evinde bakmaya başlayan Annie Wilkes, şans eseri Paul'un sadık okurlarından biridir ve kahramanı Misery Chastain'in de sıkı bir hayranıdır. Son kitabı okuyup Misery'nin ölümüyle şoke olan kadın öfkeye kapılır ve Paul'u ayağından feci şekilde yaralayarak onu yatağa hapseder. Hem bölge şerifi hem de menajeri umutsuzca Paul'ü ararken o, gardiyanı Annie'ye özel bir Misery macerası daha yazmak zorundadır.


Needful Things (1993)



Kitaptan bile iyi bir film. Max von Sydow, bir kasabada dükkan açar ve "eşek şakaları" karşılığında değerli nesneleri bedavaya dağıtır. Dost canlısı küçük kasaba da herkesin psikopata bağlamasıyla talan olur. Şerif Ed Harris başını kaşırken, Amanda Plummer, J.T. Walsh ve kasaba eşrafı, neşeyle çıldırırlar.

The Shawshank Redemption (1994)



Muhtemelen tüm King uyarlamaları arasında en fazla sevileni, Kuşku Mevsimi antolojisinde bir uzun hikaye olarak, Rita Hayworth And The Shawshank Redemption ismiyle ortaya çıktı.

Genç ve başarılı bir banker olan Andy Dufresne, karısını ve onun sevgilisini öldürmek suçundan ömür boyu hapse mahkum edilir ve Shawshank hapishanesine gönderilir. İşkence, tecavüz, dayak dahil her türlü kötü koşulun hüküm sürdüğü hapishane koşullarında, Andy'nin hayata bağlı ve her daim iyi bir şeyler bulma çabası içindeki hali, çevresindeki herkesi çok etkileyecektir. Bir süre sonra parmaklıkların arkasında bile özgür bir yaşam olabileceğine bütün mahkumları inandırır.

Bu mahkumlardan biri olan Red ve Andy, unutulmaz bir dostluk kurarak hapishaneyi bambaşka bir yer haline getirirler.


The Mangler (1995)



1972'de Cavalier dergisinde yayımlanmış olan eski bir kısa öyküye dayanan film, özellikle King'i ve Tobe Hooper'ı yeniden bir araya geitmesi bakımından bir hayal kırıklığı. "İçine ruh girmiş makina" teması burada pek ilgi çekmiyor; bu örnekte adı geçen çamaşır presi King'in sonraki "içine ruh girmiş araba" öyküsüyle benzerlik taşıyor.

Dolores Claiborne (1995)



ABD'nin Maine eyaletindeyiz. Taşrada yaşayan Dolores, 18 yıl önce kocasının esrarengiz bir şekilde ölümünden sorumlu tutulmuş ve gerçek açığa çıkmadan aklanmıştır. Bakıcılığını yaptığı bir kadının da ölümüyle Dolores şimdi bir kez daha, yıllar önce onu mahkum etmeyi başaramamış bir dedektifin pençesinde bulur kendisini.

Gerçekleri ortaya çıkarma gücü ise, yıllar önce gittiği büyük şehirden iyi bir muhabir olarak dönen kızı Selena'da vardır. Genç kadın, kendisini de ilgilendiren aile sırlarına dek uzanan bir esrar perdesini kaldırabilecek midir?


Thinner (1996)



King'in Richard Bachman romanlarından biri olan film, aşırı kilolu bir avukatı (Robert Burke) bir iskelete çeviren çingene lanetini anlatır. İyi bir koca ve sevgi dolu bir baba olan Billy Hallecek, Conneticut'da yaşamakta ve New York'da avukatlık yapmaktadır. Amerikan rüyasının keyfini çıkarmaktadır. Normalden yirmi beş kilo fazlası olan, otuz altı yaşında ve doktorunun sürekli hatırlattığı gibi kalp krizi riski altında olan biridir. Ama günün birinde güney Connecticut'da bir çingeneye çarpması sonucu Billy Hallecek'in tüm yaşamı değişir. Bölgesel mahkemede sevimli bir yargıç ve dost bir şerif tarafından aklanmasına karşın hakında daha karanlık ve daha kötü bir karar alınmıştır. Ölen çingenenin babası Billy'e büyü yapıp onu lanetler. Ondan sonra bu kilolu adam ne yerse yesin ani bir şekilde zayıflamaya başlayacaktır.

The Green Mile (1999)



Yönetmen koltuğunda yine King'in romanından uyarlama bir başyapıt olan The Shawshank Redemption filminin de yönetmenliğini yapmış Frank Darabont oturuyor. Film, yaşlı Paul Edgecomb'un arkadaşı Elanie Connelly' e, Cold Mountain Hapishanesi'nde gardiyan olduğu uzun yıllar boyunca yaşadıklarını anlatmasından oluşuyor.

Edgecomb, hikayesini anlatırken bir huzurevinde yaşamaktadır ve hapishanedeki görevinin üzerinden yıllar geçmiştir. Hapishanedeki hücrelerinden alınan idam mahkumlarının elektrikli sandalyenin bulunduğu ölüm odasına giderken yürüdükleri, bir millik yeşil yolda yaşananlara her defasında tanık olan Edgecomb, ömrü boyu unutamayacağı olaylara tanık olur.

Hearts in Atlantis (2001)



Misery gibi, bu da William Goldman tarafından uyarlandı, ama sonuç yıkım oldu. 1960'larda, 11 yaşındaki Anton Yelchin umudu kırılmış bekar annesiyle yaşar ve kendisine kitap okuyan yaşlıca komşularının (A. Hopkins) psişik etkisi altında kalır...

Dreamcatcher (2003)


Çocuk yaşlarda 4 arkadaş, hasta bir çocuğun hayatını kurtarır. Bu olayın ertesinde telepatik güçlere sahip olurlar. Başkalarının zihnini okuyabilme yeteneğine sahip olmuşlardır. Zamanla hepsi ayrı dünyalara dağılır, farklı işlerle uğraşmaya başlarlar. Fakat seyrek de olsa, av için biraraya gelmeyi ihmal etmezler. Buluşmalarından biri öncekilere hiç benzemeyecektir.

Karşılarına gizemli bir adam çıkar, bu sadece bir başlangıçtır. Bulundukları bölgenin gizli bir nedenden dolayı karantina altına alıdığını öğrenen adamlar, çocukluklarınla da bağlantılı şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşırlar.


Secret Window (2004)



Yazar J. Depp, romanının kendinden çalındığını iddia eden ve bu uğurda insan öldürmekten çekinmeyen John Turturro tarafından köşeye sıkıştırılır. Hikaye artık kabak tadı veren "sürpriz son" yüzünden zayıftı. Depp ise King tarzı "bitik yazar" olarak müthişti.

Riding the Bullet (2004)



1969'da, Jonathan Jackson, Cadılar Bayramı'nı hasta annesiyle (B. Hershey) geçirmek için otostop yapar ve yol boyunca çeşitli hayalet ve tehlikelerle karşı karşıya gelir. Hayalet hikayeleriyle beraber hayatla ilgili dersler verilir.

1408 (2007)



Samuel L. Jackson açıkça uyarmışsa da, John Cusack lanetli otelleri konu alan bir rehber kitaba giriş yazmak için bir otele yerleşir ve şeytani yastık kokularıyla başlayıp, tufanlar ve cehennemle devam eden doğaüstü fenomenlerle boğuşur. Karanlık Öyküler adlı toplama kitaptaki aynı adlı kısa öyküye dayanıyor.

The Mist (2007)



Kuvvetli bir fırtına sonrası meydana gelen sis, tüm kasabayı kaplar. Bu yoğun siste ortaya çıkarak, insanları yiyerek beslenen yaratıkların varlığından haberdar olan insanlar, süpermarketin içinde kapana kısılırlar...

Bu tedirgin bekleyiş esnasında süpermarketin içindeki insanlar ikiye ayrılır, bazıları intikamcı bir tanrının bu yaratıklara hükmederek insanları kurban etmeyi emrettiğine inanırken, bazıları buna inanmaz.


4 yorum:

  1. 2000 öncesi yapımlardan sen hangilerini tavsiye edersin?

    YanıtlaSil
  2. Mis tavsiye edemez güzel olan filmi çünkü listeye eklememiş :p

    "It" ya da türkçe de "O" olan filmi çok güzeldir. Ama şu gerçek ki kitaplarında alınan hazzı filmlerinde yakalamak çok güç stephen King'in.

    YanıtlaSil
  3. Vido, TV için çekilen filmleri listeye almadım. Senin dediğin "IT" de TV için yapılan filmlerdenmiş. Onun dışında "The Stand" ve "Rosered Konağı" da vardır ki, oldukça güzellerdir.

    Sirevo, 2000 öncesi yapımlardan "Carrie", "The Shining", "Stand by Me", "The Running Man", elbette ki "Pet Sematary", "Misery", "Needful Things" (henüz izlemedim ama epey güzelmiş, onu duydum) tavsiye edebilirim.

    YanıtlaSil
  4. christine kesinlikle izlenmeli, john carpenter kitabı süper yorumlamış. gerçi ben kitabını daha çok seviyorum ama filmini de izleyin derim.

    YanıtlaSil